top of page
  • Writer's pictureEmre Ayhan

Mikro-Tehlike Kapıda

Çevrenize bir bakın. Bilgisayarınız, kredi kartınız, çocuğunuzun oyuncağı, marketten aldığınız ambalajlı ürünler, bir bebeğin biberonu, su şişesi, saklama kapları, kapılar, pencereler, belki üzerinizdeki kıyafetin bir kısmı, telefonunuzun kılıfı aklımıza gelmeyecek neler neler...

Plastiksiz bir yaşam neredeyse mümkün değil. Peki hiç her gün aracınızın lastiğinden kopan küçük parçaların, doğada kolay kolay parçalanmayan bu zerreciklerin nereye gittiğini hiç düşündünüz mü? Mikroplastikler dünyanın en derin çukurundan en yüksek dağına kadar her yerdeler.


Mikroplastikler, plastik kaynaklı kirleticiler arasında son yıllarda en fazla dikkat çeken konuların başında geliyor. Mikroplastikler, 5 mm'den daha küçük olan ve çevrede kirliliğe sebep olan, çoğunlukla petrol türevli olup suda çözünmeyen, düzgün şekilli veya şekilsiz polimerik parçacıklara verilen isimdir. 1 mikrondan küçük plastik parçacıklarına ise nanoplastikler denir. Mikroplastik terimi ilk olarak 2004 yılında, Britanya İmparatorluk Nişanı sahibi profesör Richard Thompson (Plymouth Üniversitesi) tarafından kullanılmıştır. Bu sebeple Thompson, “mikroplastiğin babası” olarak anılmaktadır. Oluşumlarına göre mikroplastikler, birincil ve ikincil mikroplastikler olmak üzere iki gruba ayrılır. Birincil mikroplastikler, ortama girmeden önce 5.0 mm veya daha küçük boyutta olan herhangi bir plastik parça veya partiküldür. Bunlar, peletleri, mikro boncukları, mikrofiberleri vb. içerir. İkincil mikroplastikler, daha büyük plastik ürünlerin doğal ayrışma süreçleri yoluyla çevreye girdikten sonra bozunması sonucu oluşan mikroplastiklerdir. Bu tür ikincil mikroplastik kaynakları arasında su ve soda şişeleri, balık ağları ve plastik torbalar bulunur. Her iki türün de özellikle su ve deniz ekosistemlerinde yüksek seviyelerde çevrede kaldığı kabul edilmektedir. Makro plastikler terimi, plastik şişeler gibi daha büyük plastik atıkları ayırt etmek için kullanılır. Mikroplastik numuneler ek olarak, plastikler, binlerce yıl olmasa da, çoğu zaman yüzlerce yıl boyunca yavaşça bozulur. Bu, mikroplastiklerin yutulması ve birçok organizmanın vücut ve dokularına dahil edilmesi ve birikmesi olasılığını artırır. Hem okyanustan hem de yüzey akışından gelen toksik kimyasallar da besin zincirini biyolojik olarak büyütebilir. Mikroplastiklerin çevredeki tüm döngüsü ve hareketi henüz bilinmemektedir, ancak araştırmalar devam etmektedir.

Diş macununda polietilen bazlı mikro küreler
Diş macununda polietilen bazlı mikro küreler

Mikroplastiklerin yaygın dağılım gösterdiği ortamlar su ve kara ekosistemleridir. Bu maddelerin karasal ortama salınması çoğunluka; diş macunu, temizlik maddeleri ve tekstil elyafları gibi kişisel bakım ürünleri ve boyalar ile lastik gibi malzemeler yoluyla meydana gelmektedir. Mikroplastik liflerin önemli bir kaynağı, çamaşır yıkama sonrası oluşan sentetik liflerin kanalizasyona boşaltılmasıdır. Bir parça çamaşırın yıkanmasında bile binin üzerinde mikroplastik lifin suya geçtiği gözlemlenmiştir. Aynı zamanda bu lifler diğer kirleticileri de taşıyabilir. Solunan hava, burun mukozası ve tüycükler sayesinde tutularak 5µm üzeri partiküllerden temizlenir. Çoğu mikrolif burundaki siller vasıtasıyla tutulabilir. Bununla birlikte, daha küçük mikroplastik lifler akciğere kadar devam edebilir, özellikle de hassas kişilerde inflamasyon da dahil olmak üzere biyolojik tepkilere neden olabilir.


Plastiklerin çevre üzerine zararlı etkileri yapılan araştırmalarla ortaya koyulurken, her yıl yaklaşık 4,8-12,7 milyon ton plastiğin deniz ortamına girdiği bildirilmiştir. Tek bir plastik malzemenin zamanla parçalanarak milyonlarca mikroplastiğe dönüştüğü dünyamızda 1990’lı yıllardan beri 140.000’den fazla deniz hayvanının mikroplastikleri yutarak öldükleri raporlanmıştır.


Yapılan araştırmalar birçok kara ve deniz canlısının beslenme ya da solunum yoluyla bu tür plastik maddeleri aldığını göstermektedir. Mikro ve nanoplastikler çok küçük boyutlarından dolayı çok çeşitli sucul organizmaya kolayca erişebilip, nihayetinde besin ağı boyunca aktarılabilme potansiyeline sahiptir. Örneğin; midye, ve istiridye gibi çift kabuklu yumuşakçalar, derisidikenliler, kabuklular, ıstakoz, deniz hıyarı gibi bazı omurgasızların, balıkların ve zooplanktonların mikroplastikleri yuttuğunu ve bundan dolayı organlarının ve sindirim sitemlerinin kötü bir şekilde etkilendiklerini göstermektedir. Midye gibi suyu süzerek beslenen canlılar, sudaki her türlü maddeyi bünyelerinde barındırırlar. Özellikle atık suların boşaltıldığı ortamlarda midyeler, atıklardaki çeşitli besinlerle beraber mikroplastikleri de alabilirler. Böylece bunu yiyecek olan insanlara da bu kirleticilerin geçmesi ve çeşitli sağlık sorunlarına yol açması kaçınılmaz olacaktır.


Farklı ülkelere ait musluk suları incelendiğinde, örneklerin yaklaşık %81’inde mikroplastik kirliliğine rastlamıştır. İnsanların içtikleri sularda, günlük beslenmede yaygın tükettiği yiyeceklerde (tuz, şekerde, balda) ve bira, soda gibi içeceklerde de MP’lerin mevcudiyeti tespit edilmiştir. İnsanların besin yoluyla mikroplastiklere maruziyetini anlamak amacıyla yapılan yeni bir çalışmada; Avusturya, Finlandiya, İngiltere, İtalya, Japonya, Hollanda, Polonya ve Rusya gibi farklı coğrafik konumlardaki 8 ülkeden olan ve günlük beslenme programında sucul ürünler de bulunan insanlardan alınan dışkı numuneleri incelenmiş ve yaklaşık 10g dışkıda toplam 9-24 adet 50-500 μm boyutlarında mikroplastik bulunduğu bildirilmiştir. Bu plastiklere yapılan analizlerde, çoğunluğu PET, PP, PE oldukları görülmüştür. İnsan kanındaki belirli savunma hücrelerine etkilerini anlamak amacıyla Nanoplastik PVC lifleri kullanılarak yapılan başka bir çalışma ise, hücrelerin nanoplastik PVC ile etkileştiğini ve plastik parçacıklarının immün hücrelerde sitokin salınımını indüklediğini, dolayısıyla yangı meydana geldiğini göstermiştir. Karasal ve denizel ortamlarda dağılmış plastik çöplerin daha küçük parçacık formu olan nano ve mikroplastikler insanların vücuduna beslenme yoluyla ve havadan solunum yoluyla girebildiği söylemiştik. Ayrıca çok düşük bir ihtimal gibi görünse de özellikle yaralı ve hasta cilde sahip olanlarda deri dokusunun içlerine doğru nanoplastik nüfuzu söz konusu olabilir. Geçen yıl yapılan araştırmada, dört sağlıklı gebe kadından alınan plasenta örneğinde bir düzüne mikroplastik parçaya rastlanması durumun ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor. Plastik çağında doğan bebekler doğuştan plastikli. Analiz edilen parçaların kan dolaşımında taşınacak kadar küçük oldukları, renklerinin mavi, pembe, turuncu ve kırmızı oldukları ve ambalaj, boya veya kişisel bakım ürünlerinden gelmiş olabileceği açıklanmış.

Mikroplastikler bitkileri de etkiliyor
Mikroplastikler bitkileri de etkiliyor

Washington Eyalet Üniversitesinde yapılan yakın tarihli bir araştırma mikroplastiklerin bitkilerin kök uçlarında biriktiğini, adeta köklerin önünde set oluşturarak bitki büyümesini sınırlandırdığı sonucuna vardı. Çin Bilimler Akademisinde yapılan bir başka araştırmada, bazı bitkilerin yanal köklerinin çıktığı açıklıklardan mikroplastikleri alabildikleri, 200 nm’den daha küçük mikroplastiklerin bitkinin yenen kısmına kadar taşınabileceği, nanoplatiğe maruz kalan bitkilerin biyokütlesinin normalden az olduğu, bu yüzden verimin ve besin değerinin düşebileceği söylendi. Nature’da yayınlanan bir makaleye göre de, fare kulağı teresi bitkisinde mikroplastik birikimi sonucu, bitkinin su alış ve tohum üretme yeteneği bozulup, büyümesi yavaşlıyor. Üstelik moleküler düzeyde değişimler meydana gelerek, bitkinin hastalıklara karşı direnci düşüyor.


Günümüzde insanlar için mikroplastik kirliliğine bağlı olarak bariz bir risk gözlenmese de, plastik tüketimine bu hızla devam edilirse, bu kirliliğin uzun vadede ciddi risk oluşturması söz konusu olabilecektir. Ayrıca plastiklerin, özellikle de tek kullanımlık plastiklerin aşırı tüketiminin karbon emisyonunu artırıcı etki edeceği de dikkate alınarak bu malzemelerin aşırı kullanımının önüne geçilmeli. Pandemi sebebiyle plastik kullanımımız arttı, fakat beraberinde nasıl bir tehlikeyi de getirdiğini göz ardı etmemeliyiz. Doğayı kendimizden koruyalım, buna maskelerimizi yerlere atmayarak başlayabiliriz.

Emre Ayhan


 

KAYNAK:


*Menba Kastamonu Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dergisi

Menba Journal of Fisheries Faculty

ISSN 2147-2254 | e-ISSN: 2667-8659

*DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ

FEN VE MÜHENDİSLİK DERGİSİ

Cilt/Vol.:17- No/Number:2-Sayı/Issue:50-Sayfa/Page:68-83- Mayıs 2015 / May 2015

*Avrupa Bilim ve Teknoloji Dergisi

Sayı 20, S. 530-538, Aralık 2020

*https://mikroplastik.org/mikroplastikler-neden-zararlidir/

*https://amp.theguardian.com/environment/2020/dec/22/microplastics-revealed-in-placentas-unborn-babies?__twitter_impression=true

*https://phys.org/news/2020-07-crop-microplastics.amp

*https://www.pnnl.gov/news-media/root-microplastics-plants#:~:text=Size%20matters%20when%20it%20comes%20to%20microplastics%20in%20plants&text=They%20can%20be%20as%20large,smaller%20than%20a%20plant%20cell.&text=Some%20studies%20have%20shown%20that,up%20to%2040%E2%80%9350%20nanometers.

*https://tr.qaz.wiki/wiki/Microplastics

844 views3 comments

Recent Posts

See All
bottom of page